Sakarya Masaj Salonu Hizmeti Ebru
Sakarya Masaj Salonu
Maurice, korkak görünmekten çekindiği için, duraksaya
duraksaya konuştu:
“Ya canavar oradaysa?”
Jack, mızrağını havada salladı:
“Öldürürüz onu.”
Hava biraz serinlemiş gibiydi. Jack, mızrağını savurdu:
“Ne bekliyoruz?”
Ralph,
“bu şekilde deniz kıyısı boyunca yürürsek “dedi
“herhalde yanan bölgeye varırız. Oradan da dağa çıkabiliriz.”
Jack, gene önlerine düştü. Emilircesine aşağılara doğru inip,
sonrasında tekrar kabaran, gözlerini kör eden denizin kıyısında
yürüdüler.
Sakarya Masaj Salonu
Yolun kuvvetlikleriyle başa çıkmak işini becerikli ayaklarına
bırakan Ralph, gene hayallere daldı. Ne var ki, ayakları pek o
kadar becerikli değildi buralarda. Denizin kıyısındaki çıplak
kayalara inmek zorundaydılar çoğu zaman. Bu kayalarla,
çılgınca fışkıran ormanın karanlığı içinde, kendilerine yol
aradılar. Tırmanılması ihtiyaç duyulan yalıyarlar, patika olarak
kullanılan yerler, yalnız ayaklarının değil, ellerinin de
yardımıyla geçilmesi ihtiyaç duyulan upuzun daracık geçitler vardı.
Bazen, dalgaların ıslattığı kayalara tırmanıyorlar, yükselen
denizin bıraktığı berrak su birikintilerinin üstünden
atlıyorlardı. Dar kıyı şeridini bir müdafa hattı gibi bölen bir
yarığa geldiler. Bu yarığın dibi yoktu sanki. Dehşete
kapılarak, derinlerinde suların çağıldadığı bu kasvetli çatlağın
içine baktılar. Sonra bir dalga geldi, yarığın içindeki sular
kaynadı, serpinti sürüngen bitkilere kadar fışkırdı; ıslanan
çocuklar çığlıklar attılar. Ormana sapıp, geçmek istediler.
Fakat ormanın sık ağaçları, bir kuş yuvası gibi birbirine
örülmüştü. Sonucunda suların inmesini bekleyip birer birer
yarığın üstünden atlamak zorunda kaldılar; kimi ikinci kez
ıslandı bu arada. Bundan sonrasında, kayalar artık yol vermiyor
gibiydi. Bir süre oturdular, üstlerindeki paçavraların
kurumasını beklediler; adanın yanından ağır ağır geçen
dalgaların keskin çizgilerini seyrettiler. Böcekler benzer biçimde oradan
oraya zıplayan pırıl pırıl ufak kuşlarla dolu bir yerde, meyve
yediler. Robert fazla yavaş yürüdüklerini söylemiş oldu. Bir ağaca
tırmandı; yaprakları aralayıp, dağın hâlâ çok uzaklarda
görünen dört köşe doruğuna baktı. Kayaların üstünde hızla
yürümeye kalkıştılar. Ama Robert dizini kötü biçimde kesince,
başları belaya girmesin diye böyle bir yerde yavaş yürümeleri
gerektiğini anlamış oldular. Tehlikeli bir dağa tırmanırcasına
ilerlemeye başladılar. Derken kayalar, tepesinde içinegirilmesi olanaksız bir çengel, mutlaka yol vermeyen bir
yalıyar oldu; bu yalıyarın altı denizdi.
Ralph, her şeyi ölçüp biçen gözlerle güsevinç baktı:
“Akşamın erken saatleri. Çay vaktinden sonradır herhalde.”
Jack fena üzülmüştü: